seni tanımasaydım
tüm türkiye tanıyacaktı beni
sana aşık olmasam
kim tutacaktıki beni
en güzelini çekecektim filmlerin
aşkı anlatacaktım herkese
oysa şu halime bak
en sancılısını yaşıyorum aşkın,
zamanın yorgun düşüp durduğu yerde.
şimdi deli diyorlar bana
arkamı dönünce, sırtıma
fırlatılan gülüşlerden anlıyorum
sonuncu olduğumu hayat denen yarışta
ben son kulvardada geçerdim hepsini
ama…
aşk anlatılmazmış meğer filmlerde.
aşkı bir kızın elinden tutmak
bir kuytu köşede öpmek
en güzel çiçekleri derip
onun yumuşaçık ellerine vermek
mektuplar yazıp kokulu kalemle
zarfın üstüne kalpler çizmek
saatlerce gözünün içine bakmak
sanırdım eskiden…
şimdiyse yaşıyorum ben aşkı
tüm damarlarımı yakıp geçiyor
aldığım her nefes oluyor
ritmine uyuyor kalbim her atışta
bakışlarımda bir derinlik var şimdi
herşeyde seni görüyorum
ellerim titriyor adını yazarken
dilimde dolanıyor şimdi
adının geçtiği her cümle
uykular çoktan bıraktı gitti beni
gecelerse şimdi zindan
ben böyle bilmezdim aşkı
bu kadar acıtacağını bilsem
oynamazdım ben bu oyunu
söker atarım şimdi bu kalbi
ağlıyorum işte
akıp git ne olur gözyaşlarımla
rüzgar alıp gitsin seni uzaklara.
hayat kısa derler, inanma
ben aşık olalı yüzyıllar oldu
yolun yarısındasın daha dediler
yalan dostum, yalan
ben çok gittim geldim bu yolları
bir son adımı atmaya korktum
yoksa bu kalbi söküp atacaktım
döndüm yine başa
yürüyorum işte.. yürüyorum..
yürüyorum yürünmesi gereken yerlere
hani uzaklarda varolduğu söylenen
kimsenin gitmeyi göze alamadığı yerlere
gidilmesi zor yolların vardığı yerlere
masallarda anlatılan kaf dağından öteye
simurgun ülkesine, kaybettiğim umutlarıma
yürüyorum işte bilinmeze.
gözlerinin içine değil
baktığın yerlere bakıyorum
haytın anlamını arıyorum,
baktığın yerlerde
seni anlamaya çalışıyorum
düşüncelerini okumaya çalışıyorum
beni yakan bakışların arkasına
gizledin kendini biliyorum
ama bir tek fotoğrafına bakıp
anlaşılmıyorki tüm bunlar
eski hatalarını unuttum
sana aşık olduğum günden beri
boş bulundum o gün besbelli
yoksa ben aşık olacak adammıydım
hiç hesapta yoktun sen
tüm türkiye tanıyacaktı halbuki beni
albümde sararmış gitmiş bir fotoğrafta
gömülecek bir adammıydım ben
nasıl anlatıyım sana bilmem ki
seni seviyorum demek yetmez
seni seviyorum demekle
anlatılıyorsa sevmek
unut gitsin sevmiyorum ben seni
tarif edilemeyen, anlatılmayan aşk
nasıl ifade edilirki kelimelerle
bir bulsam nasıl anlatılacağını
gelip dayanacağım kapına ansızın
ahhh…ah..
birde bilsem şu dünyada
hangi kapı senin.
postacılara sordum bilmiyorlarki adresini
seni anlatıyorum şimdi bir güvercine
sana söyleyemediklerimi yazıyorum bir bir
bir beyaz güvercin gelip ellerine konarsa
bir mektup var demekki benden sana
kahretsin, giden kaçıncı güvercin
halâ bir haber yok senden
komşuları dolaşıyorum hergün
“bana bir mektup gelecekti
yanlışlıkla size gelmesin”
yazdığım senaryoları
yakıyorum şimdi bir bir
içinde sen yoksun diye.
seni anlattığım senaryolarıda
yakıyorum bir bir
kıskanıyorum seni anlasana
yazılmıyorsun ki kalemle kağıtlara
yazılacak olsan severmiydim
sanıyorsun kız seni.
anlatamayınca sevdiğine duygularını
çalmalı mesela şairlerin şiirlerini
okumalı sevdiğine insan, ben yazdım bunu diye
şairler değilmi zaten
seviyorum deyince, insanı
mecnun ilan eden yada sen leylesın diyen
her sevgili leyle ile mecnunsa
düşünmek lazım uzun uzun
neden ayrılıyor sevenler bir ayda
bir ömür değilmiydi sevda şiirlerde
çalmak lazım bu şairlerin şiirlerini
yakmak lazım onları mum alevinde
en acısı bu onlar için
nede olsa şiirleri evlatları değilmi onların
eskiyince renkleri uçar gider filmlerin
o niyetle izledim ben, siyah-beyaz filmeleri
solmamalı aslında filmlerin renkleri
boyadan çalmamalı aslında yönetmen,
senaristin hikayesini rengarenk boyarken
yönetmeli insan hayatını
uzun metrajlı olmak zorunda değilki her hayat
kısa metrajlı filmede sığdırmalı insan kendini
toplamalı insan sevapları ne kadar
çıkarmalı bazende
beyninde biriken düşüncelerin çürüklerini
bazende bölmeli kalbini, paylaşmalı
çarpmalı duvardan duvara günahlarını
ben anlatmayı başaramadım şiirle aşkı
bir kaç rakamla mezar taşları bile
anlatmışken hayatı.
matematikle anlatmayı denemeli birde aşkı
ayrılıklar beşin karekökü mesela
yada böl dörde yaşadığın yılları
ilbahar-yaz, sonbahar-kış
eşittir ölüm.
en basiti aşk dostum
bir seve kalp bir seven kalp daha
eşittir aşk.
yazdıkça uzuyor cümleler
yani kirletiyorum bembeyaz bir sayfayı
beynimdeki tüm zehirli düşünceyle
durun okumayın gerisini
zehirliyorum sizide istemeden
gelmesin istiyorum şiirlerin sonu
belkide anlatıveririm sanıyorum
şu karanlık harflerle tüm çıplaklığıyla aşkı
aşk anlatılmazmış meğer
cesaretin varsayaşarsın herşeyi
fırtınalarla yoldaş olursun
yağmurlarla birlikte düşersin dünyaya
yeni açmış bir çiçeğin tam üstüne
damlalara bölünür yüreğin,
bir damlası kırmızı yaprağına
bir damlası dikenine, bir gülün
yorulursan, korkarsan, bıkarsan
yada terkedilirsen ansızın
söker atarsın yerinden bu kalbi
ama sakın bana aşkı anlatmaya kalkma
çok dinledim, çok söyledim yani denedim
yazdım sayfalarca, kır gitsin kalemleri
sadece yaşanırmış bir ömür
aşık olmak anlatılmazmış meğer